Kaşıklar

02:34

Adam, hepimizin hayatımızın bir noktasında geldiği bir kavşakta duruyormuş. Hangi yola gireceği konusunda kendisiyle münakaşa halindeymiş. Yollardan biri, etrafındaki bütün insanların faydasına olacağını çok iyi bildiği bir yolmuş. O yolu biliyormuş, yıllardır da bu yolda yürüyormuş zaten. Manzarası güzel sayılırmış ama diğer yolun manzarasıyla kıyaslanamazmış. Evet, diğer yol hiç denemediği tatlarla, daha önce hiç aklına gelmeyen bireysel imkanlarla dolu gibi görünüyormuş. Tamam, başkalarının işine yarayacak fazla bir şey sunmuyormuş bu yol ama kendisi için sonunda daha kolay bir hayata olanak tanıyan tek şansmış. O kadar uzun bir sürer kararsız bir şekilde orada dikilmiş ki sonunda kişisel meleği omzundan inip yardım teklif etmiş. 
“Yolun sonunda ne olacağını bilebilsem ilk adımlarımı daha güvenle atabilirdim.” 
“Madem bunu istiyorsun, sana göstereceğim. Şu anda sana çok çekici gelen yolun sonunda ne olduğunu görmek için seni cehenneme götüreceğim." 
Adam kendini bir anda cehennemde bulmuş. Hakkında okuduğu hiçbir tarife uymadığını görerek şaşırmış. Ne kaynayan kazanlar, ne ateşler ne de çığlıklar atan ruhlara işkence eden zebaniler varmış. Cehennemdeki tek şey, hayatında gördüğü en iştah açıcı ve lezzetli yiyeceklerle dolu devasa bir masanın bulunduğu güzel döşenmiş bir ziyafet salonuymuş. Kuş sütü bile eksik değilmiş. Elmalı turtalar, kızarmış etler… Kokular başını döndürüyor, ağzını sulandırıyormuş. 
Masanın etrafında insanlar varmış. Dirseklerini ve bellerini bükemiyor olmalarının dışında herkesten bir farkları yokmuş. Her birinin elinde kısa saplı birer kaşık varmış. Kaşıkları doldurup ağızlarına götürmeye çalışıyorlarmış ama dirseklerini bükemedikleri için beceremiyorlarmış. Bu yüzden hepsi sonsuz bir zevk ziyafeti karşısında aç ve işkence içinde oturuyormuş. Sızlanmaları ve iç çekişleri cehennemde yankılanıyormuş. 
Bunu gören adam meleğe diğer yolun nerye gittiğini göstermesini istemiş. Ve bir anda kendini cennette bulmuş. Orada da ne arp çalınıyor ne yumuşak bulutlar uçuşuyor ne de kanatlı melekler dolaşıyormuş. Görüp görebildiği tek şey aynı lezzetlerle donatılmış o masanın bulunduğu aynı ziyafet sofrasıymış. Ve dirseklerini kıramayan çok sayıda insan masanın etrafında ellerinde küçük kaşıklarla duruyormuş. Ancak cennette arkadaşça kahkahalar ve tok bir kalabalığın rahat gülüşmeleri yankılanıyormuş çünkü kendi ağızlarına ulaşmaya çalışmak yerine masanın etrafındaki insanlar kaşıkları birbirini beslemek için kullanıyorlarmış. 
Adam birden kendini yine kavşakta bulmuş. Derin bir nefes almış ve gideceği yolu seçmiş. 


Kaynak: Judith Malika Liberman, Masal Terapi.

You Might Also Like

0 yorum