Süper bir şey oldu!! Hayatta en problem ettiğim şeyin sebebini üstteki fotoğrafta gördüğünüz tatlı insan Abraham Maslow'un çok mantıklı bir şekilde teorileştirdiğini öğrendim bugün ve hemen yazıp paylaşmak istedim! Uzman psikoloğumuz 1943 yılında, bir teori yayımlamış ve bu teori insanın "gereksinimler hiyerarşisi"ni içeriyor. Teoriye göre insanların belli kategorilere ayırılmış ihtiyaçları var. Bir sıraya sokulan bu ihtiyaçlardan alttaki karşılandığı taktirde, bir üstteki ihtiyacı karşılamak mümkün olabiliyor. Üst ihtiyaçları tatmin etme arayışı içersinde gerçekleşen süreçte, bireyin kişilik gelişimi içinde bulunduğu ihtiyaç kategorisinin niteliğine göre şekilleniyor. Teoriye göre, her bir kategori kişilik gelişimi düzeyine karşılık gelmekte.
Gereksinimler şöyle;
1. Fizyolojik gereksinimler (nefes, besin, su, cinsellik, uyku, denge, boşaltım),
2. Güvenlik gereksinimi (vücut, iş, kaynak, etik, aile, sağlık, mülkiyet güvenliği),
3. Ait olma, sevgi, sevecenlik gereksinimi (arkadaşlık, aile, cinsel yakınlık),
4. Saygınlık gereksinimi (kendine saygı, güven, başarı, diğerlerinin saygısı, başkalarına saygı),
5. Kendini gerçekleştirme gereksinimi (erdem, yaratıcılık, doğallık, problem çözme, önyargısız olma, gerçeklerin kabulü).
Yani sizin de anlayacağınız üzere, karnını doyurmak gibi fizyolojik gereksinimlerini karşılayan birey, bir sonraki aşamada kendine bir barınak sağlamak gibi güvenlik gereksinimlerini içeren ikinci kategoriyi sağlamaya koyuluyor. Benim tecrübeme göre günümüz insanı maalesef ki çoğunlukla 2. kategoride sıkışıp kalmaya zorlanmış! Yani resmen günümüz insanına doğduğu andan itibaren nasıl 1. ve 3. kategori arasında oyalanacağı öğretilip, bir şekilde bireylerin kişisel gelişim düzeyinde ilerlemesi engelleniyor. Denir ya hep "bilinçli bireyler yetişmesin istiyorlar" diye. İşte nasıl oluyor, bakın böyle! Maalesef ki şu anki toplumda, kişisel gelişimini en üst seviyeye çıkarabilen insan sayısı sıralamayla ters orantılı olarak gitmekte bence. Dolayısıyla günümüz insanı kendi potansiyelini gerçekleştirme eylemine geçmeye çok fırsatı olmadan, ya da bunu tercih etmek yerine bir yanılsamayla alt kategorilerdeki gereksinimlerini gereğinden fazlasıyla karşılamakta takılıp kalıyor. 1. ihtiyaçlarından besin gereksinimini örneğin gereğinden oldukça fazla karşıladığı için, tarih boyunca ilk defa obez insanların sayısı, aç insanların sayısını geçti! 4. kategorinin fikrinde takılıp kalanlar ise iktidar ve para kaygısı yüzünden dünyadaki tüm dengesizlikleri icat eden bireyler değil mi? Abraham Maslow'a gerçekten çok teşekkür etmek istiyorum yani bu hizmetiyle resmen hayatımı kurtardı, bundan sonra beni bir yerde görürseniz muhtemelen bunu birilerine anlatmaya çalışıyor olabilirim. Her neyse. (Oley! Tamam.) Lütfen bana söyleyin saygı görmek için iyi niyetle ve sevgiyle hareket eden bireyler olmamız yeterli değil mi? Öyle kolay kolay kabullenilebilecek bir düşünce değil biliyorum. "Oldu, bir zeki sensin. Bu kafayla gidersen hayatın boyunca üzerler seni." diyor olabilirsiniz. Ama insanlar tarih boyunca işte tam da bu yüzden, sevgi ve iyilikle hareket etmenin gerekliliğini unutup, (yani 2. kategoride sahip olması gereken unsurları daha elde etmeden) başarı ve saygı görme noktasında bir ileri bir geri gidip durmuşlar ve bunu hala da yapıyorlar. Sözde çok geliştik ya bu çağda... “Para güçtür, güç paradır” yanılgısına hapsolan bu bireyler 2. kategorideki ihtiyaçlarına sahip olmadan, 3. kategoriye atlamaya çalışıyor resmen. Bu noktada sıkışıp kaldıkları için hiçbir zaman gerçek değeri göremeyecek, gerçek değeri de veremeyecek ve 5. kategoriye ulaşamayacaklar ama, üzgünüm. Rezidanslar yapmak için ağaçları kesmek böyle bir gelişim düzeyindeki bireyin eylemi işte. Gerçek şu ki ancak her kişi kendini gerçekleştirme gereksimini hedef alarak yola çıksa, tamamen tutarlı bir şekilde kişisel gelişimini sürdürecek ve yıkıcı, tüketici, parazit gibi yaşayan bir tür olmak yerine, varoluşunun sebebini araştıran ve bunu keşfettiği noktada, yapıcı, üretken, doğayla iç içe, sevgi ve iyilikle hareket eden, günümüz insanından çok daha evrimleşmiş bir türe dönüşebilecek.
Bunu okuyan bir kişi olarak sen de içine doğduğun sistem yüzünden bu korkunç durumun içine çekilmiş olabilirsin. Lütfen samimiyetle düşün ve eğer bunu yaşıyorsan Abraham Maslow'un sana yaptığı bu iyiliği görmezden gelme. Birileri hep birilerine bir şeyler söylüyor ama isim verilmedikçe kimse üzerine alınmıyor. "05 ucu olan var mı?" sorusuna cevap vermediğin gibi sana sorulmadığına kendini inandırıp, kendini kandırma yine. Ben kendime soruyorum, ben bu döngünün içine çekilmiş bir birey miyim? Cevabını size "müzikoloji okuyorum" diyerek verebilirim. Müzikoloji okuduğumu söylediğim çoğu insan (bunu 2. sınıfa giden bir öğrenci de, liseye giden bir genç de, orta yaşlı bir insan da yaptı onu bilin) "Müzik öğretmeni mi olacaksın yani?" noktasında bir cevap veriyor. İşte günümüz insanın maalesef ki vizyonu bu noktada. İşte bu nedenle ben bu döngünün içinde değilim çok şükür ki. Çünkü kimsenin anlamadığı, tercih etmenin aklına bile gelmeyeceği bir bölümde okuyorum. Ah allahtan Mimar Sinan'da okuyorum da, onun etiketi sayesinde, ömrü boyunca manasız şeyler üzerinden para kazanmak için çırpınan insanların, "Aman bu da boş boş şeyler yapıyor belli ki" demesi ihtimalinden sıyrılıyorum. Çünkü bu insanlar için etiket baya bir önemli. Tam bunu yazarken güldüm ama aslında içten içe çok üzülüyorum. O yüzden yazıyorum, konuşuyorum ya bunları hep. Ah.. işte her şey aynı yere bağlanmıyor mu? Ben kendi potansiyelimin varoluşumuz hakkında insanları düşündürmek, dünyayı bulduğumdan daha iyi bir yer olarak bırakmak, insanlara bilinç sağlamak olduğuna inandığım için, günümüz insanını 2. kategoride sıkıştıran vicdansız düzende, bölümümün adını söylediğimde çoğunluğun anlamayacağını göze alarak bu bölümü okumaktayım. Bu arada müzikoloji sosyal bilimlerin bir alt dalıdır. Kısaca tarihi müzik üzerinden okuduğumu söyleyebilirim. Müziği merkeze almak dünya tarihini okumak açısından benim için baya bir faydalı oldu çünkü, müzik psikoloji, sosyoloji, felsefe ve daha pek çok alanla yan yana ilerleyen bir sanat. Dolayısıyla tarih boyunca gerçek değere sahip olan tüm insanların bu problemden bahsettiğini öğrendim okurken. Wagner ve Goethe bunların en büyük örneklerinden. Buddha, Enstein, İsa, Ahmed Adnan Saygun, Konfüçyüs... çoooook uzun bir liste var elimizde. Dolayısıyla bu insanlar, kitap yazarak, müzik besteleyerek, tiyatro oyunu yazarak, şiir yazarak, resim yaparak, film çekerek ve daha pek çok araçla aynı meseleyi anlatmaya çalıştıysa bir anlamı olmalı değil mi? Anneannemle dedelerimden bahsettiğim yazımda dediğim gibi ben Başak olarak geldiysem dünyaya gerçekten bir sebebi olmalı. Sonuçta neden kadınlar kendilerini klonlayabilecek yeterliliğe sahipken, doğa erkeği de yarattı ve çeşitliliği sonsuz bir sayıya yükseltti? Bunun biyolojik bir açıklaması varken, bir yandan da bence felsefi bir yanı da var kesinlikle. Her insan bir dünya. Ama sistem fabrikadan çıkmış adamlar üretiyor. Şimdi bir klişe olarak bankada önüne dosyalar yığılan herhangi insan biri mi olmak istiyorsunuz? Yoksa Abraham Maslow gibi, Carl Sagan, Stephan Hawking ya da Godfrey Reggio gibi kendi potansiyelinizi gerçekleştiren mutlu bireyler mi? Hayata veda ettiğinizde kimse sizin maaşınız artsın diye ne kadar çalıştığınızı, hangi çantayı taktığınızı, hangi evde yaşadığınızı ya da bankada kaç paranız olduğunu hatırlamayacak. Eğer kayda değer fikirler ürettiyseniz, ancak onlar kalabilir bence insandan geriye. Herkes gelişim düzeyinde en üst seviyeye gelmeyi hak ediyor, siz de. Sevgiyle kalın!